Başarının bir dengeye bağlı olduğunu düşündüğümüzde, efektif olmayan bir yapıyı sürdürmenin ya da hayattaki birçok şeyi erteleyerek sadece profesyonel hayata odaklanmanın, bizi hedeflerimize ulaştırmayacağın söyleyebiliriz. Peki toksik üretkenlik (toxic productivity) bizi neden başarıya ulaştırmaz?
Toksik üretkenlik; öz değerimiz ile üretkenlik seviyemizi paralel görerek, aşırı üretken olmaya çalışmak sonucunda fiziksel, duygusal ve zihinsel sağlığımızın olumsuz etkilenmesidir.
Herkes aşırı ataleti bilir; ancak aşırı üretkenliği bilmek ve bu konuya dikkat çekmek de önemlidir. Çünkü aşırı atalet kadar, aşırı üretkenlik de zararlıdır. Zihnimizin sürekli işte olması, ailemizin, arkadaşlarımızın, çevremizin ve ilişkilerimizin zarar görmesi bu toksik üretkenliğin en büyük belirtileridir.
Toksik üretkenlik, ne kadar üretken olunursa olunsun, hiçbir zaman bununla mutlu olmamaktır. Daha fazlasını yapmamış olmanın suçluluk duygusuyla sağlığımıza, ilişkilerimize ve genel refahımıza zarar verecek ölçüde çalışabiliyoruz. Gerçekçi olmayan beklentilere sahip olmak, böylece sürekli başarısız olduğumuzu hissetmek bizi mutsuzluğa götürüyor . Toksik üretkenlik içinde olan insanların sonunda “tükenmişlik sendromu” yaşaması çok muhtemeldir ve bir kırılma noktasından sonra tekrar iyileşmek çok daha zordur.
Özünde, verimlilik bir yaşam felsefesidir. Verimli olmak bir rutin halidir, her an bilinçli olarak ne yapıyorsak onu yapmaktır. 21.yüzyıl makinesinde bu toksik üretkenlik kültürü doğmuştur. Toksik üretkenlik işkoliklikten daha fazlasıdır; çünkü işkolik olmak aralıksız olarak çalışma zorunluluğu iken, toksik üretkenlik daha fazlasını yapmadığımız veya söz konusu projeyi daha erken bir zamanda bitirdiğimiz için kendimizi suçlu bile hissetmemize neden olabilir.